Sosyal Medya ve Beyin Çürümesi

Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Aşkın Esen Hastürk, sosyal medyanın aşırı kullanımının "beyin çürümesi"ne yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu. Oxford Sözlüğü'nün yılın kelimesi olarak seçtiği "beyin çürümesi" (Brain rot), sosyal medyanın gereksiz ve eğlencelik kullanımını, beynin gereksiz bilgilerle dolmasını ve entelektüel fonksiyonların zayıflamasını tanımlıyor. Prof. Dr. Hastürk, bu durumun hafıza bozukluklarına, sosyal yaşamdan kopmaya ve depresyona yol açabileceğini belirtti. Sürekli telefonla yaşamak, bildirim kontrolü takıntısı ve sosyal medyayı diğer aktivitelerden önceliklendirmek, beyin çürümesinin belirtileri arasında yer alıyor. Uzun süreli ve kontrolsüz sosyal medya kullanımı, özellikle gençlerde ciddi riskler taşıyor. Bu durumun yalnızca bir tanımlama olduğunu ve herkesi kapsamadığını, ancak dikkat edilmesi gereken bir sorun olduğunu vurgulamak gerekiyor.

Beyin Çürümesinin Belirtileri Nelerdir?

Prof. Dr. Hastürk, "beyin çürümesi"nin temel belirtisinin sürekli telefonla yaşamak olduğunu dile getirdi. Sürekli kaydırma hareketiyle birlikte sosyal medyanın anormal kullanımı, entelektüel fonksiyonların ve insan ilişkilerinin gerilemesine yol açıyor. Milyonlarca gereksiz video ve içerik, beynin bilgi işleme kapasitesini olumsuz etkiliyor. Sosyal medya bağımlılığı, kişilerin gerçek hayattan kopmasına, sosyalleşme güçlüklerine ve depresyon gibi ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Bu durum, ergenlik dönemindeki bireylerde kişilik gelişimini olumsuz etkileyerek, sosyal ve duygusal becerilerin gelişimini engelliyor. Bu nedenle, sosyal medyanın bilinçli ve dengeli kullanımı oldukça önemlidir.

Ergenler Özellikle Risk Altında

Prof. Dr. Hastürk, "beyin çürümesi"nin tüm yaş gruplarını etkilediğini ancak özellikle çocukları ve ergenleri daha fazla etkilediğini vurguladı. Kovid-19 pandemisiyle birlikte ekran başında geçirilen süre önemli ölçüde artmış ve bu durum gençlerdeki sosyal medya bağımlılığını tetiklemiştir. ABD'de yapılan araştırmalar, 6-14 yaş grubunda sosyal medya bağımlılığının pandemi sonrası dönemde yüzde 40'tan yüzde 70'lere yükseldiğini gösteriyor. Ergenlerin çevrimiçi bağımlılığı ise günde 9 saate kadar çıkabiliyor. Bu durum, ergenlik döneminde sosyal ilişkilerin zayıflaması, akran ilişkilerinin sürdürülememesi ve kişilik gelişiminin olumsuz etkilenmesi riskini artırıyor. Ergenlik dönemi sosyal ve duygusal gelişim için kritik bir dönem olduğundan, bu konuda ailelerin ve eğitimcilerin dikkatli olması gerekiyor.

Sosyal Medya Bağımlılığıyla Nasıl Mücadele Edilir?

Prof. Dr. Hastürk, ailelere ve eğitimcilere ergenlerde ekran ve telefon bağımlılığının önüne geçmek için bazı önlemler almaları çağrısında bulundu. Bunlar arasında cep telefonu kullanımına yaş sınırlaması getirilmesi, ekran süresi ve kullanım limitlerinin belirlenmesi, aile yemekleri ve sosyal etkinlikler sırasında internetin kapatılması yer alıyor. Erişkinlerin rol model olması ve dengeli bir ekran kullanım süresi belirlemesi, sosyalleşmeyi ve hobileri önceliklendirmesi oldukça önemli. Yaşam alanlarında cihazsız zaman ve mekanlar yaratmak da bağımlılığın önlenmesinde etkili olacaktır. Sağlık Bakanlığı'nın bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yürütmesi ve Ankara gibi büyük şehirlerde bu konuya odaklanan merkezlerin kurulması faydalı olacaktır.